1. Giriş
Modern piyasa ekonomilerinde sözleşmelerin bağlayıcılığı ve alacakların etkin şekilde tahsil edilebilmesi, ekonomik düzenin sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir. İcra ve iflas sistemi; alacak-borç ilişkilerinde son aşamada devreye giren ve hukuki güvenliği sağlayan mekanizma olarak işlev görür. Ülkemizde icra sisteminin etkinliği, yalnızca bireysel alacaklıların menfaatlerini değil; bankacılık sektörü, ticari işletmeler ve genel ekonomik düzen açısından da belirleyici bir faktördür.
Son yıllarda icra dosyalarının sayısındaki hızlı artış ve icra dairelerinin kapasite sorunları, sistemin etkinliğini zayıflatmış; alacakların tahsil süresi uzamış ve icra süreçleri öngörülemez hale gelmiştir. Bu durum, ekonomik aktörlerin davranışlarını doğrudan etkileyen yapısal bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
2. İcra Sistemindeki Tıkanıklığın Nedenleri
2.1 Aşırı Dosya Yükü ve İdari Kapasite Sorunları
İcra dairelerindeki dosya sayısının sürekli artması, her bir dosyaya ayrılabilecek zaman ve kaynağın azalmasına neden olmaktadır. Personel yetersizliği, fiziki altyapı sorunları ve dijitalleşmenin sınırlı etkinliği, işlemlerin yavaşlamasına yol açmaktadır.
2.2. Mevzuatın Karmaşıklığı ve Sık Değişiklikler
İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan sık değişiklikler, uygulamada yeknesaklığın bozulmasına neden olmakta; alacaklı ve borçlular açısından hukuki öngörülebilirliği azaltmaktadır. Geçici düzenlemeler, yapılandırmalar ve takip ertelemeleri, sistemin işleyişini daha da karmaşık hale getirmektedir.
2.3. Ekonomik Konjonktür ve Borçluluk Artışı
Yüksek enflasyon, faiz oranlarındaki dalgalanmalar ve ekonomik belirsizlikler, borçluluk oranlarını artırmakta; bu durum icra sistemine yönelen talebi büyütmektedir. Ancak talep artışı, sistem kapasitesiyle orantılı şekilde karşılanamamaktadır.
3. İcra Sistemindeki Tıkanıklığın Ekonomiye Etkileri
3.1. Alacak Tahsil Oranlarının Düşmesi
İcra süreçlerinin uzun sürmesi ve belirsizlik içermesi, alacakların fiilen tahsil edilebilme ihtimalini azaltmaktadır. Tahsil kabiliyetinin düşmesi, alacakların ekonomik değerini de düşürmekte; bu durum özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için ciddi finansman sorunlarına yol açmaktadır.
3.2. Kredi Piyasalarına Etkisi
Bankalar ve finansal kuruluşlar açısından icra sistemi, kredi riskinin yönetilmesinde temel araçlardan biridir. Etkin çalışmayan bir icra sistemi, kredi geri dönüş oranlarını olumsuz etkileyerek bankaların daha temkinli kredi politikaları izlemesine neden olur. Bu durum, kredi maliyetlerinin artmasına ve reel sektörün finansmana erişiminin zorlaşmasına yol açar.
3.3. Ticari Hayatta Güven Erozyonu
Sözleşmelerin ihlali halinde etkin bir yaptırım mekanizmasının bulunmaması, ticari ilişkilerde güven unsurunu zedeler. İcra sistemindeki tıkanıklık, tarafları daha çok kısa vadeli, teminat ağırlıklı ve yüksek maliyetli ticari ilişkilere yönlendirmekte; bu da ekonomik dinamizmi azaltmaktadır.
3.4. Yatırım Kararları ve Ekonomik Büyüme
Hukuki güvenliğin zayıflaması, yerli ve yabancı yatırımcıların risk algısını artırır. Alacakların korunamadığı bir ekonomik ortamda uzun vadeli yatırımlar azalmakta; bu durum ekonomik büyüme üzerinde dolaylı fakat güçlü bir baskı oluşturmaktadır.
4. Hukuk ve Ekonomi Açısından Değerlendirme
Hukuk ve ekonomi ilişkisi bağlamında icra sistemi, işlem maliyetlerini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Etkin bir icra sistemi, sözleşmeye uyumu teşvik ederek ihtilaf sayısını azaltır ve piyasa aktörlerinin davranışlarını disipline eder. Buna karşılık, tıkanmış bir icra sistemi, borca aykırı davranışı fiilen ödüllendiren bir sonuç doğurabilir. Bu durum, ahlaki tehlike riskini artırmakta ve ekonomik düzeni bozucu etkilere yol açmaktadır.
5. Sonuç
Türkiye’de icra sistemindeki tıkanıklık, yalnızca yargısal bir sorun değil; doğrudan ekonomik sonuçlar doğuran yapısal bir problemdir. Alacak tahsilinin zorlaşması, kredi piyasalarının daralması, ticari güvenin zedelenmesi ve yatırım ortamının bozulması, bu sorunun ekonomiye yansıyan başlıca etkileridir.
Sonuç olarak; etkin işleyen bir icra sistemi, yalnızca adaletin tesisi için değil sürdürülebilir ekonomik büyüme ve piyasa güveninin sağlanması için de vazgeçilmez bir unsurdur.







İlk yorum yapan siz olun