İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yastık Altı Altın Güven Meselesi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın yaptığı açıklamada vurguladığı “yastık altı altın” meselesi, yalnızca bir finansal gösterge değil, aynı zamanda toplumsal güvenin ekonomik yansımasıdır. Karahan’ın ifadesiyle, “altın talebi enflasyonla mücadeleyi zayıflatıyor” Ancak bu tespitin derininde, aslında ekonomiye duyulan güvenin zayıflaması yatıyor.

Biriktirmenin Psikolojisi: Küplerden Kasalara

Tarih boyunca insanlar belirsizlik dönemlerinde servetlerini toprağa gömmüş, küplerin içine saklamış, ya da evlerinin duvarlarına gizlemiştir. Bugün aynı davranış, modern biçimiyle “yastık altı altın” birikimi şeklinde karşımıza çıkıyor. Yani mesele yalnızca altın değil; mesele, paraya ve idareye duyulan güvenin eksikliğidir.

Bir toplumda bireyler tasarruflarını finansal sisteme değil de kendi evine emanet ediyorsa, bu devlet ile vatandaş arasındaki güven köprüsünün zayıfladığını gösterir. Güven eksikliği, ekonominin damarlarını tıkar; çünkü yatırımın, üretimin ve dolaşımın temelinde güven vardır.

Güvenin Ekonomik Etkisi

Ekonomide güven, faiz oranlarından daha güçlü bir faktördür. Vatandaş, parasının değerini koruyamayacağına inanıyorsa, enflasyonla mücadele eden hiçbir politika tam olarak başarıya ulaşamaz. Çünkü para politikası, rasyonel beklentiler kadar psikolojik beklentilerle de şekillenir.
Yastık altındaki her gram altın, sistemin dışında kalan bir sermayedir; bu, devletin kontrol edemediği bir “gölge rezerv” ‘dir. Bu gölge büyüdükçe, resmi para politikası zayıflar.

İdareye Güvenin Yeniden İnşası

Bu nedenle, mesele yalnızca altının ekonomiden çekilmesi değil; vatandaşın idareye yeniden güven duymasıdır. Mali disiplinin yanında kurumsal şeffaflık, hesap verebilirlik ve iletişim, güvenin yeniden tesisinde kilit rol oynar.
Tarih bize gösteriyor ki, insanlar güvendikleri idareye mallarını gönül rahatlığıyla teslim eder; tersi durumda ise toprağın altı daha güvenli görünür.

Küpü Açmak Devletin Elinde

Bugün ekonominin asıl problemi enflasyonun kendisi değil, enflasyonla mücadelede toplumsal katılımın zayıflığıdır.
Vatandaşın yastık altındaki altınını sisteme kazandırmak için faiz oranlarından önce güven oranını artırmak gerekir.
O nedenle, Merkez Bankası’nın teknik politikalarının yanı sıra, idarecilerin “güven politikası” üzerine çalışmaları da en az para politikası kadar hayati bir ihtiyaçtır.

Dr. Mehmet Emin Tatlı

İlk yorum yapan siz olun

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir